27 Temmuz 2015 Pazartesi

Bam Bam Cem



Hamile olduğumu ilk öğrendiğimde
Kız olsun dedim erkek oldu
Erken konuşsun,erken yürüsün dedim,biraz geriden geliyoruz
Herşeyi yesin dedim,maşallah pek az şey yiyor
Hiç hasta olmasın dedim,bir yaşına kadar kaç kere hasta oldu
Uyumlu bir çocuk olsun dedim,arabada bile zor duruyor
Bir Alman annesi gibi yetiştireceğim dedim ama tipik bir Türk annesi gibi yetiştiriyorum

"Kul plan yapar Tanrı gülermiş" sözünü öğretmek için gelmiş Cem bu dünyaya
Çok planlı biri olan ben Cem'i büyütürken çuvalladım sanırım:)

En önemlisi ailemizin Bam Bam 'ı olarak kendisinin çok mutlu olması,kucaktan inmiyor
Koala misali yapıştığı marakasını ateşliyken bile elinden bırakmıyor
Bam Bam kadar da güçlü benim küçük boncuğum

Marakasa olan sevdasından iyi müzik kulağı var diyeceğim
Gidecek alakasız bir meslek seçecek:)
En iyisi ben sadece sağlıklı olsun diyeyim
Seni seviyoruz Bam Bam Cem
Maşallah...




























16 Mayıs 2015 Cumartesi

Çocukla Yurtdışı Turu - Barcelona


BARCELONA - MAYIS 2015

Uzun zamandır düşündüğüm çocuklarla yurt dışı seyahat programının ilkiyle karşınızdayım.
Çocuklarla yetişkinlerin sıkılma süreleri,açlığı idare edebilmeleri,gezi boyunca yürüme performansları gibi pek çok konu birbirinden farklı olduğu için geziye çıkmadan önce iyice araştırma yaptım ,kabaca rotaları oluşturdum ve hemen hemen tüm müze,park,...vs gibi yerler için giriş biletlerini online olarak önceden aldım.Böylece süper zaman kazanmış olduk.Ayrıca gezi boyunca yemek öğünü atlama ihtimaline karşı badem,kuru üzüm,fındık gibi atıştırmalık ama besleyici abur cubur da aldık yanımıza.
Özellikle popüler bir tur şirketi ile gitmek istemedik; çünkü tamamen kendimizin çizdiği rotada,istediğimiz yerde istediğimiz kadar kalıp kendi tempomuza uygun bir tur bizi daha çok mutlu edecekti
Tabi bir tur şirketi olmadığı için organizasyonun büyük kısmı bana düştü ve ben de bu organizasyonu yaparken inanılmaz keyif aldım.Hayallerimin mesleği gibi geldi "event tour"  organizasyonu :)
Tur öncesi Barcelona'yı anlatmaya başladım Can'a,tabi Gaudi'den başladım ve hayat hikayesini okuttum.Böyle mimarlar kaç yüzyılda gelir ki... Bir de birbirimizden beklentilerimiz üzerine kontrat imzaladık:) Ben Can'ı farklı İspanyol yemeklerini yemeye zorlamayacağım o da sıkılsa ya da yorulsa dahi huysuzluk yapmayacak,uyumlu olacak:) Bu kontrat hem Can'ın hem de benim çok işime yaradı,tavsiye ederim :)

Yaklaşık üç buçuk saatlik uçuştan sonra Barcelona'ya iner inmez çok ilginç bir şekilde bildiği kadarıyla İngilizce konuşmaya başladı Can : " mum,look at the dog, I am not hungry , difficult to eat ,... gibi"  Sanırım burda hep İngilizce konuşmamız gerektiğini düşündü:) Sonra Ertanla benim kendi aramızda Türkçe konuştuğumuzu görünce normale döndü:) Havaalanından Aerobus 'lara binip şehrin merkezi sayılan Plaça de Catalunya'ya geldik. Üç dakika yürüme mesafesindeki otelimize şehrin büyüleyici atmosferine bakarken on dakikada vardık.
1. günü sanatsal aktivitelere ayırdık ve eşyalarımızı otele bırakıp on dakika yürüme mesafesindeki Picasso Müzesi'ne geldik.Şansımıza çok özel bir sergi vardı: Picasso/Dali - Dali /Picasso.İkisi de aynı dönemde yaşamış ve farklı düşünen sıradışı ressamlar.Sergide çok özel parçalar da vardı: Dali'nin Picasso'ya ithafen yaptığı resim,kendi el yazılarıyla birbirlerine yazdıkları mektuplar ve Dali'nin küçük küçük kağıtlara çizdiği kocaman bıyıklı adam resimleri gibi. Can daha çok keyif alsın diye tablolardaki ifade ve duruşları taklit ederek müze gezisini biraz oyuna da çevirdik.Tabi bu inanılmaz hayalgücünü taklit ederken zorlandık biraz:)



Sergi sonrası El Born Bölgesinin ara sokaklarını keşfettik.Hepsi birbirinden eski ve mis gibi tarih kokan yapıların arasında akşamı yaptık


 El Born bölgesinde olan ve önceden biletlerini aldığımız Flamenko Gösterisi için Palau Dalmases'e geldik.Max 40-50 kişinin alındığı eski bir saraydan oda tiyatrosu gibi küçük bir sahneye çevrilen etkileyici bir ambiyansta gösteriyi izledik.Bir saatlik çok başarılı bir performanstı.Can'ın gözlemi süperdi: "Flamenko dansı yapan kadınların ifadesi neden kızgın ?"...
Flamenko'daki sert duruş ve ifadelerin yıllarca , ezilen, toplumsal sorun ve güvenilmez olarak nitelendirilen, bütün tarihleri boyunca mal mülk edinemeyen, çingenelerin  acılarını, mutsuzluklarını ifade ettiklerini kısaca anlattık


Gösteriden sonra Plaça de Catalunya'da birşeyler içtik ve şehri gözlemlemeye devam ettik.Öyle ki bunu da küçük bir oyuna çevirip "Kim daha çok gözlem yapacak" yarışına girdik Canla.Gözlem yapmak tüm seyahate damgasını vurmuş oldu böylece.Bu gece Can'ın gözlemlerinde biri de Barcelona'daki evsizlerin bile köpeğinin olduğuydu.

2. gün saat 10 için La Sagrada Familia biletimiz olduğundan hemen kahvaltımızı yapıp atladık Hop on Hop off otobüsümüze.Çok şanslıydık çünkü kulaklıklarda Türkçe anlatım da vardı.Kule turuyla birlikte buraya 2 saat ayırmıştım ama o kadar büyüleyiciydi ki her yer 4 saate ancak çıkabildik;Bazilika turu,kule turu,içerdeki müzesi,Gaudi Natura sergisi ve hediyelik eşya alışverişi.





Gaudi Sagrada Familia'yı yaparken "şehir benim eserimle anılacak" demiş ve 74 yaşında bir tramvayın çarpmasıyla inşaatı bitiremeden ölmüştür.Bu trajik ölümü duyunca çok üzülmüştüm,hatta yolculuğa çıkmadan önce Gaudi'nin hayat hikayesini okuyan Can bu ölüm şekline çok takıldı;"hangi tramvay çarpmış anne? "," niye çarpmış anne?" ,"yola bakmamış mı anne?" ... gibi pekçok soruya maruz kaldım.Kilisenin yapımı1882'de başka bir mimarın 100 mt lik tek kuleli planıyla başlamış.Gaudi, 31 yaşında iken kilisenin yapımını devralmış ve 18 kuleli olarak piramidi sembolize eden ve en yüksek kulesi 170 mt olan bambaşka bir plana dönüşmüştür.Kilisenin yapımı bağışlarla devam ediyor ve 2026 yılında yani Gaudi'nin 100. ölüm yıldönümünde bitirmesi hedefleniyor.








Gaudi'nin tüm eserlerinde doğayı modellediğini gösteren Gaudi Natura Sergisini de gezdik.
Antoni Gaudi ,birtakım sağlık sorunları nedeniyle dışarıda diğer çocuklarla oynamak yerine, daha çok doğayı gözlemleyerek çocukluğunu geçirmiş. Bu gözlemci ruh   mimarlığı üzerinde etkili olmuştur.Agaçtaki arı kovanından, balpeteğine,çeşit çeşit çiçeklerden yaprakların kıvrımlı yapısına kadar pekçok şeyi eserlerine taşımıştır.Tabi bu kadar süre ayakta kalma Can'ı biraz yordu:) Kısa bir badem,fındık,...molası verip tura devam ettik






Uzun bir La Sgrada Familia turundan sonra Hop on Hop off otobüsümüze atlayıp Camp Nou'ya yani FCB Barcelona kulübünün stadyumuna gittik.Bu seyahatte Can için en anlamlı kısım burası idi.Stada girdiğimiz andan çıkışa kadar inanılmaz heyecanlıydı.Yaklaşık 100,000 kişi kapasiteli etkileyici bir stadyum ve kesinlikle Barcelona için söylenen bir kulüpten daha fazlası sözü çok doğru: "mes que un club".




Yine önceden aldığımız biletlerimizle hızlı bir şekilde turumuza başladık..Önce kupaların ve kulübün tarihinin sergilendiği alanı gezdik,sonra futbolcuların soyunma odaları,maça çıktıkları koridor,basın odası,açık alan ve basın tribünü.Basın tribününün Can için çok özel bir anlamı var;çünkü ilerde spor yorumcusu olmak istiyor ve belki hayatı bu tribünlerde geçecek:)
Camp Nou Turu boyunca yanımızda adrenalin ölçer olsaydı makinanın en yüksek ibresi Can'ın heyecanını ölçmeye yetmezdi:)






Can'ın rüyasını gerçekleştirdikten sonra sıra Ertanla benim rüyama gelmişti;Parc Güell.Gaudi'nin kendisinin de yaşadığı park. Bana hep bir çizgi film karesi gibi gelmiştir Parc Güell,Hansel ve Gretel'in etkilendiği o şeker ev gibi,kopar kopar ye Gaudi'nin evini:) Standart gezi ve foto turumuzu bitirdikten sonra bahçesinde oturup keyif yaptık.Hansel ve Gretel'den etkilendiğimiz için biz de biraz çocuk olduk:)








Parc Güell sonrası aldığımız hediyelik eşyalarla elimiz kolumuz kopmasın diye otele uğradık ve La Rambla turuna başladık.Sokağın sonunda bizi bekleyen Kristof Kolomb heykeline de merhaba deyip biryerlerde birşeyler içtik. Tabi Can için çok yoğun bir gün geçtiğinden masada uyuyakaldı Can'ım benim.




 
3. güne Casa Battlo'daki mimari güzelliklerle başladık.Otelden 10 dakikada yürüyerek buraya vardık ve yine online biletimiz sayesinde en az 60 kişilik bir kuyruğu geride bırakıp içeri girdik.Muhteşem videoguide sistemiyle kendi kendinize binayı keşfedebilirsiniz.Gaudi'nin 1904-1906 yılları arasında Battlo ailesi için yaptığı modernizm akımının temsilcisi binalarından biridir.Binanın yerel ismi Casa dels ossos,Kemiklerin Evi'dir.1. katındaki salon boyunca olan camların tamamı açıldığında Passeig de Gracia caddesine panoramatik bir şekilde bakabilirsiniz.
 








 
Ziyaretçiler için bulunan anı defterine Can da birşeyler yazmak istedi ve tamamen kendi cümleleriyle Gaudi'ye soru sordu:) Belki bir gece rüyasında gelip cevap verir Antoni Gaudi.


 
 
 
5 dakika daha yürüyüp aynı caddede bulunan Casa Mila'ya geldik ve önceden alınmış biletlerimiz sayesinde hızlıca içeri girdik.1906-1910 yılları arasında Pere Mila için inşa edilmiştir.Daire ve ofislerden oluşan bir rezidans olarak tasarlanmıştır ve Barselona'daki modernist yapılar içinde daire daire satılmak üzere projelenen ilk örnektir.Belediyenin yapı kanunlarına uygun olmaması sebebiyle binanın inşaatı uzamış ve Gaudi ilk tasarladığı plandan biraz sapmıştır.O günün estetik anlayışına aykırı tutumuyla La Pedrera yani Taşocağı lakabıyla da bilinir.Tüm odaların ışık alması için içerde 2 tane avlu bulunmaktadır





La Pedrera'nın en ilginç yanı farklı farklı formlarda tasarlanmış çatısıdır. Bu çatıya uygun ziyaretçiler olarak Ertan ve Can çatıda saklambaç oynadılar.Saklambaç oynamak için süper bir yer.Ben çatıyı keşfederken ve bir köşesinde görkemli La Sagrada Familia'yı izlerken Can da babasıyla La Pedrera'nın çatısında saklambaç oynadı:)


 




Turumuza MNAC sanat müzesi,Montjuic Tepesi'ne Teleferikle çıkış,Tipik bir Orta Çağ Kalesi olan Montjuic Kalesi gezisi ve Barcelonata ile devam ettik.Tabi bütün bunları yapabilmemizi sağlayan Hop on Hop Off otobüsümüz...Özellikle plajda çok keyif aldık,biz gün batımının tadını çıkarken Can da plajın kumlarıyla bütünleşti







 
Bu seyahat Can için pek çok açıdan çok iyi oldu.Herşeyden önce okulda öğrenmeye başladığı yabancı dili kullanma fırsatı buldu, hayalleri ona göre çok büyük bile olsa hedef koyarak hayallere ulaşılabileceğini gördü,dünyanın hem çok büyük hem de çok küçük olduğunu gördü,bambaşka bir kültürü yerinde gözlemledi.

Bütün seyahat boyunca dikkatimi çeken birkaç nokta vardı:

* Tam anneler gününde Barcelona'daydık ve anneler gününe dair reklam,promosyon,indirim,özel bilboard lar yani hatıtlatacak hiçbirşey görmedik.Sanırım bu durum bizim ülkemizde fazlaca abartılıyor

* Barcelona çok ilham verici bir yer olduğu için mi bu şehirden Gaudi'ler,Picasso'lar,Dali'ler,Juan Miro'lar çıktı ;yoksa onlar olduğu için mi bu şehir bu kadar güzel ? Bu sorunun cevabını bulamadım:)

* Yabancı çocuklar gittiğimiz tüm yapılarda oldukça sessizdiler.Aileleriyle beraber çok fazla kültür sanat turu yaptıklarından bu gibi yerlerde sessiz olmayı daha erken yaşta öğreniyorlar sanırım.

* İspanya Dünyanın en çok ziyaret edilen 4. ülkesi,bu sebeple inanılmaz bir turist akını var, her yerde valizli insanlar var

* Tur ile gelmemek çok doğru bir kararmış,özgürlüğüne düşkün bu şehri özgürce yaşamak lazım

* Tepeden şehrin panoramatik görüntüsüne bakıldığında gri yoğun bir görüntü hakim ama şehrin içi yemyeşil.Çünkü sokaklarda, tepeden bakıldığında sokak bile görünmeyecek kadar çok ağaç var.Algı yönetimi açısından bu durum, şehri yaşarken yeşil olarak algılamamızı sağlıyor.Yeşil ve güzel Barcelona...Ayrıca her apartmanda en az bir balkonda çiçek var


 

 
Turumuzu son bir oyunla bitirdik: Barcelona'yı tarif eden 3 kelime

Gülsüm için: Görsel doyum , Gaudi, Özgürlük

Ertan için: Yeşil , Balkon , Gaudi

Can için : Mükemmel ,Arısız , Gaudi'li

Başka bir çoçukla seyahat turunda görüşmek üzere