30 Ağustos 2016 Salı

Çocuklarla Yurtdışı Turu - İtalya





             Ah ben yıllardır nasıl ertelemişim İtalya gezisini.Üniversiteden can arkadaşım Çınak İtalya'da yaşıyor ve bizi sürekli çağırıyordu.Yok Türkiye'ye çok benziyor orası, yok turist var,kalabalıktan gezdiğimizi anlamayız diye diye geçmiş yıllar.İtiraf ediyorum daha önce gitmediğime pişman  oldum.
Çok güzel bir ülke...Hem tarihi yapılar çok iyi korunmuş,hem insanları renkli,hem gezilecek o kadar çok şey var ki.
                 Çocuklu bir yurt dışı tatili olduğu için hazırlığı da en az tatil kadar uzun sürüyor.Oyuncakları,abur cuburları,ilaçları,şarj aletleri,ilgilerini çekecek etkinlikler derken düştük yollara.Gidiş Milano dönüş Pisa üzerinden oldu.


              Milano'da Serhat Çinak karşıladı bizi.İki çocuklu iki aile ne kadar sohbet edebilirse o kadar sohbet ettik biz de:) Gerisi harale gürele idi:) Eskilere gittik,güldük,eğlendik.Çocuklardan dolayı telaşlı ama bir o kadar keyifli iki gündü.Çınaklar Como'ya yakın yaşadıkları için Como'nun her tarafını ezberlemişler,nerdeyse gözleri kapalı gezdirdiler bizi.Keyifli bir tekne turunun ardından Türkler'in işlettiği Torno'da Vapore diye bir yerde yemek yedik.Vapore'ye bir sürü ünlü misafiri olmuş,Robert de Niro'dan Ali Sunal'a kadar...Burda yediğim kocaman Tiramisu'nun tadı damağımda hala...Buarada Tiramusu beni yukarı çek,motivasyonumu yükselt demekmiş,bunu da burda öğrendim...



 
                                             

                      Como çok sakin,huzurlu bir yer.Suyun olduğu şehirleri sevmişimdir hep.Dinginlik veriyor insana.Daracık sokakların herbiri ayrı ayrı keşfedilmeyi bekliyor.Çocuk olup saklambaç oynamak istedim oralarda.Çinak'ımın anlata anlata bitiremediği Como 10 üzerinden 10 aldı benden.





Güzel Çınak ailesinden ayrılıp trenle Venedik'e geçtik.Burası bizi çok etkiledi.Herşey o kadar orjinaldi ki,sanki bir kurgu gibiydi.Yüzyıllardır tahta kazıklar üzerinde duran evleri,kanalları, maskeleri,köprüleri derken Venedik'te birşeylerimizi bırakıp eksik geldik sanırım.






                 Venedik'i ortadan ikiye bölen Büyük Kanal'dan Vaporetto ile geçtik.Kanal boyunca ne tarafa bakacağını şaşırıyor insan.Cem, Vaporetto'da çığlıklar atıp herkese el sallıyordu.Görenler Venedik'in delisi sanmış olabilir:) Vaporetto'da son durak olan San Marco meydanında indik.Burası kocamaaan bir alan ve heryerde güvercinler var.Meydana girer girmez Can'ın koluna bir güvercin kondurdular,çocuk şok oldu biran...Neyse güzelce doyurduk güvercinimizi ve meydanda güzel müzik yapan kafelerden birine yanaştık.Sonra da mahkumların Venedik'e son kez baktıkları ve iç geçirdikleri Ahlar Köprüsü'ne uğrayıp kanal kenarında oturup birşeyler yedik.Venedik'in yerlisi gibiydik:)






                      Venedik'e gelen herkesin gondol turu yapmasını tavsiye ederim.Çünkü şehrin gerçek yaşam alanlarını o daracık kanallarda daha iyi keşfedebiliyorsunuz.Ayrıca gondol sürücülerinin performansı da görmeye değer derecede iyi.Her yıl bazı festivallerde gondol yarışları yapılıyormuş.O tarihlerde de  gidip görmek lazım güzel Venedik'i.En ünlü köprüsü Rialto Köprüsü ise inanılmaz kalabalıktı ve heryerinde inşaat vardı.

                       Sıra geldi Roma'ya...O kadar kalabalık olması ve pek çok turisti ağırlamasından dolayı çok misafirperver geldi Roma bana.Başka bir yer olsa kalabalık çok fazla bunaltabilirdi.Ancak Roma'nın kocaman meydanlarının içinde kalabalık küçücük kalıyordu.Ayrıca kimse kimsenin ne yaptığıyla ilgilenmiyordu.Son derece özgür bir şekilde istediğin yere oturup istediğin gibi gülüp muhabbet edebiliyorsun.Etrafta sorgulayıcı gözlerle bakan kimseler yok.Herkes kendi Roma'sını yaşıyor.Belki de İstanbul'a benzerliğiydi beni en çok çeken.Sonuçta ben Roma'yı çok sevdim.Her sene bir kere gelsem,of sıkıldım demem gibi geliyor.Kocaman meydanların bir özelliği de hemen hepsinde  çeşme ve etrafında da oturma alanları olması. Böylece ne zaman yorulsan dinleneceğin görkemli bir meydan var etrafta.Benim favorim Navona Meydanı oldu,çok renkli bir yer.








                       İki çocukla tüm şehri yürüyerek gezdik.Bu yürüyüşler boyunca Can'ın en büyük ilgi odağı kaç tane S.P.Q.R. logar kapağı gördüğünü saymak oldu.34. SPQR, 35. SPQR derken zaman geçti. S.P.Q.R.(Senatus Populusque Romanus; Roma Senatosu ve Halkı) ; Eski Roma'da cumhuriyet dönemiminin mutlak yasama yürütme organının simgesi anlamına geliyor. Cem sosyal kelebeği de bebek arabasının tekeri döndükçe sesini çıkarmadı.Daha şimdiden gezmeyi seviyor.

Roma deyince ilk akla gelen Forum ve Kolezyum la başladık turumuza.Hemen akşamına da  Gladyatörü izleyince iyice pekiştirmiş olduk tarih bilgimizi.Ardından Aşk Çeşmesi,İspanyol Merdivenleri ,Panteon ve Aziz Melek Kalesi ile devam etti gezimiz.










                   Can, hediyelik eşya baktığımız yerlerden birinde Davud heykeline bakarken bizim çıktığımızı görmemiş,sonra hızlıca çıkarken heykeli yere düşürmüş.Satıcı ona "don't touch" diye bağırmış,Can da "sorry sorry" diyerek dükkandan çıkmış.Ama hikayenin en önemli kısmını dükkandan çıktıktan 1-2 dakika sonra siren sesi duyunca anladık.Meğer heykelin bacaklarından biri kırılmış,satıcı bunu o anda farketmemiş ve sonradan farkedip polise haber verdiyse diye bir panik oldu Can...Dokunsan ağlayacak."Anne,ben bilerek yapmadım" diye sesi çatallı çatallı konuşuyor. Ben de annecim dua et,af dile Allah'tan dedim. "Aaa yurtdışında da dua ediliyor mu anne" geldi hemen arkasından:)) Sanırım birşeyleri eksik öğretmişim:)

              Roma demek dondurma demek.Uzun zamandan beri bu kadar dondurma yememiştim,misss,nefiss. Ayrıca plain spaghetti de çok kurtardı bizi,çok yemek seçen Can için bulunmaz nimetti plain spagetti.Bir ara da Pizza'yı denedi Can.Aslında beğenmiş ama Pizza'yı sadece İtalya'da yermişmiş...

                Roma'daki son turumuzu Vatikan'a,Hristiyanlar'ın kutsal yerine yaptık.Burası ayrı bir şehir ve benim en çok şaşırdığım özelliği Papa'nın İsviçreli paralı askerler tarafından korunması.Geçmişte birkaç kez paralı askerlerin ihanetine uğrasalar da Vatikan'ın sırlarını hiç kimseye açıklamadıkları için özellikle tercih ediliyorlarmış.Vatikan Müzesi ve Sistine Şapeli büyüleyici,mutlaka gezilmesi lazım.



 









                Son olarak da Pisa'ya geçtik.Burası günübirlik bir turla gezilebilir.En büyük özelliği Mucizeler Meydanı ve Pisa Kulesi.Pisa'nın yüzyıllardır yıkılmaması koca bir şehrin simgesi haline gelmiş.Sağlamlaştırma çalışmalarıyla yıkılma tehlikesi ortadan kaldırılmış.Bu sebeple içi de ziyarete açılmış.Meydanın içindeki çim alanlar dinlenmek ve çocuklarla oyun oynamak için birebir.










                     İtalya içinde şehirlerarası ulaşımı trenle yaptık.Biletleri önceden almak çok ekonomik oldu.En çok Roma'yı beğendik ve tüm İtalya gezisi boyuncu "Tappo" aradık yani şişe kapağı:) Can kapak koleksiyonuna yeni başladığı için hep farklı içeceklerle koleksiyonu zenginleştirmeye çalıştık.

                 İtalya tek seferde bitirilemeyecek kadar dolu dolu bir ülke.Bu sebeple İtalya'nın güneyini de gezmek için bir tur daha planlamam gerekiyor:)