12 Aralık 2011 Pazartesi

Oyuncak Sergisi

Bursa’da böyle güzel bir sergi varmış ve az kalsın biz görmeden bitecekti; neyseki bitmeden yakalayıp gezebildik.Can’a gösterelim derken biz Can’dan daha çok ilgilendik. Hele çocukken oynadığımız oyuncakları gördükçe daha bir garip hissediyor insan,aslinda yaşlanmış hissediyor diyecektim ama demeyim,haksızlık etmeyeyim şimdiJ


Özellikle erkeklerin favori oyuncağı Uz Tank’tan bol bol vardi sergide,öyle büyük oyuncaklara çok fazla el değmezdi biz küçükken ,vitrinde dururdu onlarJ 

Ablamların da büyük bebekleri vardı ve hepsi de vitrinde dururdu,benim çocukluğumda ise oyuncakların hepsi ulaşılabilirdi,vitrinde değildi.Bunun bir kaç sebebi olabilir,4 çocuktan sonra “aman boşver,oynasın çocuk,zaten başka çocuk düşünmüyoruz” düşüncesi olabilir,ben küçükken biraz daha cadı bir çocuk olabilirim ya da büyük oyuncaklar eskisi kadar pahalı ve ulaşılamaz değildir ama yine de tek tük 1-2 kıymetli oyuncak diğer kardeşlere ayıp olmasın diye vitrinde geçirmiştir yıllarını,işte onlardan biri,dönen zincir salıncak.


Sergide en çok hoşuma giden şeylerden biri ise oyuncakları çok güzel bir kompozisyon içinde sunmaları,inşaat oyuncakları dememiş,şantiye yapmış,kar oyuncakları dememiş,minyatür bir Uludağ yapmış.



Hem çocukların hem de sizlerin keyif alacağı bir sergi,yapanların ellerine sağlık.Aralık sonu sergi bitiyor,bitmeden yakalayın.


27 Kasım 2011 Pazar

Oytun Okkır ile EFT Eğitimi

Emotional Freedom Techniques-EFT
Kaç gündür bu eğitimi heyecanla bekliyordum ve 27 Kasım Pazar Günü 6 saatlik bir eğitimle EFT ile tanıştım.
EFT ile ilk tanışmamız olmasına rağmen kendisine kanım oldukça ısındı.Zaten kuantum yaklaşımını yani evrene ne verirsen onu alırsan bakış açısını uzun zamandır uygulamaya çalışıyorum.
EFT bütün bunların son noktası gibi duruyor.13 noktaya ve simetrisine uygulanan akupress ve söylenen kilit cümleler üzerine kurulu bir teknik.
Bir yüzeysel bir de derin uygulamaları var:ağrılar,korkular,aşk acısı,kilo verememe,... gibi pekçok sıkıntımıza derman olabilecek bir teknik.Daha fazla bilgi ve uygulayanların yorumlarının yer aldığı aşağıdaki adresi inceleyebilirsiniz:
http://www.eftiletanis.com/

Katildigim egitimden kısa kısa notları sizinle paylaşmak istiyorum:

*İnanmak kelimesi bizi kölesi yapar,bunun yerine biliyorum ya da bilmiyorum söylemini kullanın

*Evrenle uyumlu olun

*Kendinizi suçlu hissederseniz kendinizi cezalandırırsınız

*Ağrılar işarettir,bir şeyi git düzelt anlamı taşır

*İşler tam istediğiniz gibi olmasa da evrene izin ver

*Şeker hastalığı:Kişinin çoğunlukla hayattan zevk almamaya başladığı noktada çıkar

* Kalp hastalığı:Sevgi dünyasındaki sorunlarda ortaya çıkar

*EFT'ye inanlardan değil,EFT'yi bilenlerden olun.

*Çatışanlar egosu yüksek kişilerdir ve hiçbir zaman mutlu olamazlar

* Kitap Önerileri
Beyaz Kitap-Ramta
Galaktik İnsan
MS 2150 (roman gibi)
Ruhsal Astroloji
Eş Ruhlar-Ramta
Düşünce Gücüyle Tedavi-Louise L. Hay

Eğitim, Oytun Okkır verdi ve kendisi bu teknikle önemli bir değişim/dönüşüm yaşamış.Darısı başıma:)

Oytun'un Blogu: eftgunlugum.blogspot.com

Bunlar sizlerle paylaştığım ilk bilgiler,bu tekniği uyguladıkça daha fazlasını paylaşacağım...

24 Kasım 2011 Perşembe

Yüksek EQ'lu Bir Çocuk Yetiştirmek

Yazar:LAWRENCE E.SHAPIRO
Çocuklarla ilgili konularda kitaplara başvurmayı sevmişimdir hep.
Benden önce de insanların çocukları vardı:)
Bu yüzden denenmiş ve onaylanmış uygulamaları kullanarak ne kendimi ne çocuğumu yıpratayım felsefesine sahip olduğumdan arkadaşlarımdan biri bana bu kitabı hediye etti;çağımızın konusu EQ.
Kitap,1997 yılında yazıldıgı için bazı istatistiklerin güncellenmesi lazım ancak içinde çok güzel analizler var.
Giriş kısmında nöroanotomi gibi beynin teknik detaylarından bahsederek uzun bir girişle başlamış olsa da, ilerleyen bölümlerinde pratik ve uygulanabilir öneriler sunuyor.
Bu kitabın daha önce okuduklarımdan en önemli farkı Callio anne babası modelinden çıkıp daha realist olması:)
Sizinle paylaşmak istediğim alıntılar aşağıdadır:

*Yeni Zelanda'da Otago Üniversitesi'nden siyaset felsefecisi Flynn'e göre,IQ bu yüzyılın başlarında ilk ölçüldüğünden bu yana ,20 puanın üzerinde artmıştır.Bu,evrim modelleri hakkında bildiklerimize meydan okuyan bir bulgudur.Flynn Etkisi olarak bilinen bu artışın kesin nedenleri açık değilse de, bir dereceye kadar yeni doğmuş bebeklere daha iyi bakılması ve genel sağlık bilinciyle açıklanabilir.Flynn bu artışın en azından bir bölümünün,2.Dünya Savaşı'ndan bu yana ebeveynlikte değişikliklere yol açtığını belirtiyor.
Yine de çelişkili bir biçimde,her çocuk kuşağı bir öncekinden daha zeki gibi görünürken,duygusal ve sosyal becerileri adeta zayıflamaktadır.Eğer EQ'yu ruhsal sağlıkla ve diğer sosyolojik istatistiklerle ölçersek,bugünkü çocukların önceki kuşaklardan birçok açıdandaha kötü durumda olduğunu görebiliriz.

*Bu kitabın tamamında göreceğimiz gibi,eğer yüksek EQ'lu bir çocuk yetiştirmek istiyorsanız fazla katı olmanız,fazla yumuşak olmanızdan iyidir.

*Amerika'da birçok okul,liseden mezun olmanın bir koşulu olarak toplumsal hizmeti zorunlu tutmaya başlamıştır.Eğitim Araştırmaları Servisi tarafından 1994'te yapılan bir ankete göre,Amerika'daki kamusal ve özel okulların %30'undan fazlası toplum hizmetini mezuniyet için şart koşmuştur ya da yakın gelecekte uygulamayı planlamaktadır.(yorum:eski bir istatistik bu,güncel rakam artmış olabilir)

*Utanç ve suçluluk,duygusal "kötü adamlar" değildir.Yerinde kullanıldıkları zaman,anne-babaların çocuklarına ahlaki değerleri öğretebilmelerini sağlayan önemli yöntemlerdir.

*Yıllardır psikologlar çocuklara öykü okumanın ve anlatmanın olumlu etkilerini vurgulamaktadır.Öyküler insanların sorunlarını gerçekçi bir biçimde nasıl çözdüklerini gösterebildikleri için,çocuklara gerçekçi düşünmeyi öğretmenin iyi bir yoludur

*Küçük çocuklar,sorun çözmeyi deneyim yoluyla öğrenirler.Sorunların üzerine atlayıp kendiniz çözmek yerine,onları çözmeye teşvik edin.Aile toplantıları yoluyla ve kendi hayatınızda gerçek sorunları nasıl çözdüğünüzü çocuklarınıza göstererek,evinizde bir sorun çözme ortamı yaratın.

*Mizah,önemli bir sosyal beceridir.Yetişkinlerde olduğu gibi çocuklarda da en değerli kişilik özelliklerinden biridir.Çocuklarınızı şakalar yapmaları ve zor durumlarda bile mizahi bir yön bulmaları için cesaretlendirin.
Kendiniz örnek olarak faturalarınıza bakarken komik yüz ifadelerine bürünün.

*Benjamin Spock'un 1945'te yayımlanan klasik kitabı "Baby and Child Care" ile başlayıp 1960 ve 1970'lerde hümanist psikolojinin rağbet görmesiyle ivme kazanan son elli yıl içinde psikologlar ve eğitimciler,çocukların "kendilerini iyi hissetmelerine" yardımcı olmanın önemini vurgulayarak çocuk bakımı ve eğitiminde çocuk merkezli bir yaklaşımı savunmuşlardır.Ancak şimdi özsaygı akımının "öz" üzerinde aşırı durmuş olabileceğini öğreniyoruz.Çocuk merkezli yaklaşımın abartıldığı evlerde yetişen çocuklar,benmerkezci yetişkinler haline geliyorlar.

*Hislerin açıkça ifade edildiği ve tartışıldığı ailelerde çocuklar duyguları hakkında konuşmak ve onları iletmek için sözcük dağarcıklarını geliştirirler.Hislerin bastırıldığı ve duygusal iletişimin engellendiği ailelerde ise çocukların duygusal yönden dilsiz olmaları büyük bir olasılıktır.

20 Kasım 2011 Pazar

Can Çelebi ve Hindistan

Blogumun isminden yola çıkarak canimin çok az şey çektiği şu günlerde en büyük eğlencem Can'in okul maceralari.Evliya Çelebi ile önce Türkiye'yi ve kültürünü tanıdılar,şimdi de Hindistan'i öğrenmişler.
İşte Can'in derin:) Taç Mahal bilgisi ve Hintli kizlar hakkindaki görüşleri...
Kayıdın devaminda yani soru sormak isteyen bölümünden :) sonra Can'a Hintlilerin en sevdiği hayvan hangisidir diye soruyorum:
Cevap:Hindi:)

Not: Bu çocuk her videoda bir ruj konusu açıyor,süslü kızlari beğeniyor sanirim:)

28 Ekim 2011 Cuma

Yo Yo Padişahım İşler Böyle Olmaz...

Can'ın ağzından ATATÜRK:
Ne güzel de öğrenmiş Atatürk'ün hayatını,eğitim küçük yaşta başlar ve temeller o yaşlarda atılır.
Okullarda verilen eğitim kana karışmazsa amacına ulaşamaz.Can'ın okulunda Atatürk'le ilgili anlatılan dersler amacına ulaşmış görünüyor.Toplam üç dakikalık bir çekim yaptık ve Atatürk'ün doğumundan padişaha kadar olan kısmı zaten bildiginiz için montajladım.Ancak okula gitmeyen kızların halini görüp padişahla konuşmaya giden Atatürk, Can'ın yorumu olduğu için ekledim:) Keyifli Seyirler

26 Ekim 2011 Çarşamba

Zor Zamanlar...


Ne zor bir dönem geçiriyoruz hep beraber.Genelden özele gidersek şehitlerimiz,Van Depremi,Kaddafi’nin ölüm şekli,Serdar’ın aramızdan ayrılışı...
İnsan güldügü için kendini suçlu hissediyor ve hayatın anlamını sorguluyor tekrar tekrar.Bazen öfke doluyor içimize bazen anlamsız bir sakinlik,bazen kızıyoruz okuduklarımız ya da duyduklarımızla bazen de ne güzel söylemişler diyoruz.

Elif Şafak da ne güzel soylemiş 09 Ekim Pazar yazısında ...
Gergin iklimde aklı selim kalmanın yollarına dikkati çekmiş,ard arda olaylar patlamadan yazmış içinden geçenleri...


Herkes,her aile,her toplum zor zamanlar geçirir,hatta bazen hiç bitmeyecek gibi gelir herşey üst üste.
Önemli olan aklı selim kalabilmektir en nihayetinde...
Birbirimize desteğimizin daim olması dileğiyle...

5 Ekim 2011 Çarşamba

Hayvanat Bahçesi Gezisi

4 Ekim Hayvanları Koruma Günü sebebiyle hayvanat bahçesine giden oğlum
gördüğü hayvanları çizerek bana anlatmak istedi ve önce kendisini çizerek başladı.

İlk önce bir devekuşu görmüşler,sonra bir zebra ve kırmızı kırmızı memeleri olan bir inek...
Ardından flamingo ve zürafa...Şu zürafanın güzelliğine bakın, nasıl da ağaçtan yaprak yiyor.Şu "Meraklı Minik" dergisi çok şey öğretti,zürafalar akasya ağacının yaprağını severmiş mesela...
Bir de görmese de fil çizmiş,bunu nerde gördün dedim,hayalgücümdeki fil dedi,peki dedim:)
Çocuk bile Türkiye hayvanat bahçelerindeki fil eksikliğinin farkında,ne ilginç !

Gelelim benim favorime,bu hayvanı çizerken kangurularından:) başladı çizmeye.Kanguru olduğuna emin misin dedim,evet 2 tane kangurusu var dedi.Adı ne bu hayvanın dedim,DEVE dedi.
Boncuğum devenin kamburunu kanguru zannediyormuş meğer:)Kanguru başka bir şey dedim,evet biliyorum ama ikisi de kanguru işte dedi.Ne diyeyim sarıldım,öptüm...

29 Eylül 2011 Perşembe

Mikroplar ve Dondurma

Kış geldi,artık daha iyi beslenmeliyiz,soğuktan üşüyüp sıcacık vücudumuza girmek isteyen mikroplarla savaşmamız gerekir cümlesine "o zaman biz de onları üşütmek için dondurma yiyelim" diyen çocuğa ne cevap verilir?

İLİŞKİLER


İlişkiler,iletişim,ilişkiler,iletişim...Her yerde karşımıza çıkan,çağımızın en çok dikkat edilen konularından biri...
Son günlerde bulunduğum ortamlarda,yaptığım görüşmelerde bu konunun eskisinden daha da önem kazandığı gibi bir algıya kapıldım.Bunun sebebinin tam olarak ne olduğunu bilemiyorum ama ilk aklıma gelen insanlar çok yoğun ve 24 saate sığdırmaya çalıştıkları o kadar çok şey var ki...Sürekli birilerine bir şeyleri tekrar tekrar anlatmak yerine mevcut kurulan ilişkiler üzerinden kısa sürede hedefe ulaşma isteği gibi görünüyor.
İlişkilere her durumda yatırım yapmak lazım...Her türlü meslek için geçerli bu, hatta ev hanımları için bile...

Çok sevdiğim bir tanıdığım var,kendisi ev hanımı ve evlenerek ailesinden genç yaşında ayrılmış ve yıllardır gurbette yaşıyor.Bu arada gurbet de hep aynı şehir değil,3 farklı şehir...Her gittigi yerde kurduğu o kadar güçlü bağlar var ki...Bir konu olunca hemen bunu şu halleder bu bunu halleder deyip işini hallediyor. “Doğru iletişim kurma sanatı” konulu bir eğitim de almamışJ.Belki de kendisinin bile farketmediği almadan vermeyi seçmiş kendine yaşam şekli olarak.Kendince yatırım yolunu bulmus.

İş basvuruları/işe alımlar...İlişkilerin ya da iş dünyasındaki deyimiyle referansın çok büyük yeri var.İlk değerlendirme/araştırma mevcut ilişkiler üzerinden yapılıyor.Siz de çemberin içindeyseniz çok şanslısınız,dışındaysanız sıranızı beklemek zorundasınız malesef.Buaralar elime geçen o kadar çok iş ilanı var ki,hepsi de iyi pozisyonlar ve ilişkilerle geliyor.Bütün bunları düşünmeme sebep oldular işte...
Kolay kolay sonradan kazanılan bir ozellik değil doğru iletişim kurabilmek.Farkındalıkla bazı şeyler düzeltilebiliyor olsa da üstüne uğraşmak gerekiyor ilişkilerin.
“Kendin ol yeter” diyoruz ya bazen,kendin olmak yetmiyor her zaman.İlk bakışta kendin olmamak samimi değilmiş gibi görünse de politik olmak gerekiyor çogu zaman.
Aman ne zor iş bu ilişkiler...

Bir de bizim boncuklar var...daha şimdiden anne babalarının kurdukları ilişkilerle Hayal Kahvesi’nin sahnesine çıkmış şarkı söylüyorlar,sanırım büyüyünce anlayacaklar bunun çok da kolay bir şey olmadığını.Ben küçükken böyle bir şeyi hayal bile edemezdim.




Zaman değişiyor,hersey değişiyor,değişime ayak uyduramayan doğal seleksiyona uğruyor.
Pek çok şeyin kapısını doğru kurulan ilişkiler ve iletişim açıyor.İletişiminiz bol olsun efendim...

19 Eylül 2011 Pazartesi

Çocuklarımıza Verdiğimiz Gizli Mesajlar

2 yil once kesfettim bu yazari-Elizabeth Pantley.Bu okudugum 2. kitabı ve aynı yumusak,net,anlasılır ve etkili tarzı bu kitapta da devam ediyor.

Altını Çizdiklerimi Asagida Bulabilirsiniz:

Sorumluluk Ve Bağımsızlıkla İlgili Mesajlar

*İşleri sizin tarafınızdan yapılan bir çocuk sizi özel hizmetçisi olarak görecek ve böyle bir lüksten vazgeçmek istemeyecektir.Siz vazgeçer miydiniz?
Bir çocuk ne kadar becerikli olursa kendini güveni o kadar çok olacaktır

*Çocuklarımıza başarılara ulaşmada yardımcı olurken,bizim görevimiz biraz geri durmak ve başarısızlıklara izi vermek ve başarıyı alkışlamaktır.Bazı durumlarda kalbimizde müthiş acılar duyabiliriz ama hepimiz biliyoruz ki en güçlü kaslar çalışan kaslardır

Adil Ücrete, Adil İş

Trevor'a yaptığı işlerin karşılığında her zaman para verirdim ve bu daima işe yaramıştı.Ama on iki yaşına bastıktan sonra daha fazla düşünmeye ve ilginç gözlemler yapmaya başladı.Önce çok basit bir olayla başladı.Çarşıdan aldığım meyve ve sebzeyi içeri taşımama yardım etmesini istediğimde,bana "tam olarak ne kadar ödeyeceksin"diye sordu!
İşler daha da kötüye gitti.Bir hafta sonra ,Trevor televizyon seyrediyordu ve ona çöpü dışarı çıkarmasını hatırlattım.Bu yıllardır onun göreviydi.Bana baktı ve çok saf ve kibar bir ses tonuyla "anne,benim bu hafta için yeterince param var,çöpü sen çıkartabilirsin" dedi !

Çocuklara evdeki işlere karşılık olmadan harçlık verilmeli.

Diş Doktoru

Çocuğunuz size acı,korku ya da endişe duyguları ile geldiği zaman,hiçbir işe yaramayan inkar etme yaklaşımından kaçının:duyguları inkar etmeyin,korkuyu küçültmeyin veya endişeyi uzaklaştırmayın.Böyle anlarda çocuğunuzun sizden en çok beklediği onun endişelerini dinlemeniz ve duyguları tanımlamanızdır.
"Evet tatlım,korktuğunu biliyorum.Büyükler bile diş doktoruna gitmeyi sevmezler.

Duyguları birkez onaylandıktan sonra biraz rahatlayacaktır.Onun duygularını inkar ederseniz,onların geçerli olduğunu size ve kendisine kanıtlamak için çaba harcayacaktır.

Fırtınalarda sığınacağı bir liman,korkuları ne kadar aptalca ya da ciddi olursa olsun anlaşılacagından emin olduğu bir yer olacaksınız.

Siz İkiniz

Çocuğunuzun zayıf bir belleği olduğunu çağrıştıran ve cevabı olmayan o tipik soruyu ( size kaç kez daha söylemem gerekiyor?) daha gerçekçi bir gözlem cümlesi ile (Sana bir kez söylemem yeterli olmalı) değiştirebilirsiniz

O klasik ve anlamsız "Bunu neden yaptın?" sorusunun yerine daha yapıcı olan "Bu sorunu nasıl çözmeyi düşünüyorsun?"u koyabilirsiniz.

Sizi bir kurban durumuna düşüren "Benimle o şekilde konuşma!" dan vazgeçin ve "Senden duymak istediğim..."şeklinde daha yararlı bir cümle ile daha öğretici olun.

Baba-Oğul (favorilerimden)

Görevlerinizin neler olmadığını inceleyelim.Onları sizinle birlikteyken hep mutlu etmek değil.Onları sizin ne harika bir insan olduğunuza ikna etmek değil.Onların ölümsüz sevgisini kazanmak değil.

Sizin göreviniz kapasiteli,sorumlu ve olgunlaştıklarında kendi ayakları üzerinde durabilen,kendilerinden ve değerlerinden emin olan gençler yetiştirmektir.
Bu hedefe ulaşabilmek için sınırlar belirlemek,kurallar koymak ve onlara uyulmaması durumunda sonuçlarının neler olacağını saptamaktır.

Bu nedenle çocuğunuzun zaman zaman (bazı zamanlarda da sık sık) mutsuz,kızgın ya da sizden bunalmış olabileceğini kabul etmek zorundasınız

Anababaların İşi Hiç Bitme

İlişkileri güçlendirmenin diğer bir yolu da bahçeyi yabani otlardan temizlemektir.Olumsuz eleştirilerden kaçınıp,iyi ve güzel olanı vurgulamaya çalışmak.Küçük rahatsızlıkları-yere atılmış kirli çorapları,bir gün önceden büfenin üzerinde unutulmuş kuru kahve fincanını,yemek masasında çıkarılan tatsız bir gazı görmezden gelmeyi alışkanlık haline getirin ve bu otların yerine güllerin kokusunu duymaya çalışın.

Ayrıca oyunu iyi oynayın.Eminim, eşlerin birbirlerine bir arkadaşlarına asla davranmayacakları şekilde kaba ve sert bir şekilde davrandıklarına pek çok kez tanık olmuşsunuzdur.Bazen eşlerimizi çok olağan olarak algılayıp kaba davranışlar sergileyebiliyoruz.Haklı olmakla iyi olmak arasında bir tercih yapmanız gerekiyorsa,iyi olmayı tercih edin.Başka bir şekilde ifade edersek, "Söyleyecek güzel bir sözünüz yoksa, hiçbir şey söylemeyin"

11 Eylül 2011 Pazar

Sile/Agva-Agustos 2011

Sile/Agva diye kullanılan tamlamanın aslında arası 40km olan bir yer oldugunu bilmiyordum.Arabada giderken Sile 20 km, Agva 60 km tabelasını gordugumde aman Allah'ım,40 km daha mı gidecegiz dedim.Ben 2 yeri arasi 5 dk falan diye dusunuyordum:)

Cok ihtiyacım olan bir zamanda oraya gittigimiz icin 40km farka takılmadan yolun keyfini cıkarmaya calıstık.Bir yandan yeni aldıgımız navigasyonumuz (biz ona Navi diyoruz) bizi otele gotururken bir yandan da 2 arabanın yan yana zor gececegi darlıktaki yolda ilerleyip etrafımızdaki agacların golgesinin tadını cıkarttık.Tabi biz Sile-Agva arasının 40 km oldugunu bilmedigimiz icin azalan benzinimizin ay pardon mazotumuzun stresiyle bu yolda kalırsak ne yapacagız'ı da dusunmeye basladık:) ve aklımıza Navi'nin muhtesem ozelliklerinden biri geldi,kendisi en yakın benzin istasyonunu da gosteriyordu.Bu teknoloji muhtesem bir sey ya...Neyse Agva girisinde o daracık yolda benzin istasyonunun olması bizi cok rahatlattı.Eger oyle bir benzin istasyonu olmasaydı sanırım biz oraya bir benzin istasyonu acma yatırımına girebilirdik:)

Sevgili Navi bizi nokta atıs otelin onune kadar getirdi,Kurfal Otel. Musterileriyle birebir iletisimde sirin bir butik otel.Rezervasyonu yapmamıza yardımcı Cigdem Hnm da oldukça ilgili biriydi.Ogle saatlerinde orda oldugumuz icin nehir kenarındaki restaurantlardan birine gittik ve kendimizi ordaki huzura bıraktık.İste bu blog fikri de orda cıktı.İyi ki de cıktı...
Yazın 1 hafta kaldıgımız Adrasan'a gore biraz daha pahalı bir yer olsa da haftasonu icin gidilebilecek guzel bir yer Agva.
Ozellikle cocuklu bir aile olup, nehir kenarına gelip, nehir bisikletlerine bakıp bakıp binmemek olmaz.Biz de bu zevkten (!) mahrum kalmayıp atladık nehir bisikletimize,tabi ki sayın ben10 ve sayın bakugan ailesi de bizle birlikteydi,aaa 5-10 tane araba da vardi:) Hep beraber nehir de gezdikten sonra,şile bezinden yapılmıs kıyafetlerin oldugu magazları gezdik,ozellikle bir tanesinde son derece modern ve guzel kıyafetlerden aile boyu 1'er tane aldık.
Hava aksam uzeri 6 suları oldugu icin ve deniz de cok dalgalı oldugu icin,malum Karadeniz,denize girmek yerine deniz kenarındaki cay bahcelerinden birine oturduk,tam deniz fenerinin orda...Bizim boncuk yanda kumsalda oynarken biz de kendimiz de derinlere daldık,fazla yuzeyde yuzmustuk son zamanlarda,bu kadar yuzeyde gezerseniz denizin dibindeki guzellikleri kacırırsınız,deniz dibi yosun da tutabilir baskaları tarafından kesfediledebilir...derinlerdeki dalma deneyimimiz cocugun birinin "o benim oyuncagım" diye bizim boncugun oyuncagını almaya calısmasına kadar devam etti..
Deniz kenarında gezerken Agva'nın isminin zaten iki dere arası oldugunu ogrendik ordaki balıkçılardan,yunanistan göçmeni balıkçı bize ayak ustu bir suru bilgi verdi...İki derenin biri Goksu Deresi digeri Yesilçay.
Akşam otelde yemegimizi yedik ve sonrasında otelin arka bahcesinde ates esliginde son zamanların en guzel muzigini dinledik.Burak Ciftekavrulmus diye gencten biri ve flamenko ezgileriyle cok iyi muzik yapıyor,ayrıca dinleyenlerle surekli etkilesim halinde...Ayrıca oteldeki calısanlar da Burak'ın alt kadrosu gibi calısıyorlar:)
Agva bize keyifli bir Cumartesi yasatti...her telden caldik ve cok keyif aldık...